top of page

Merdiven Altı Terapi: Deniz Dülgeroğlu'nun Kişisel Yolculuğuna Dair Bir Keşif


Deniz Dülgeroğlu'nun "Merdiven Altı Terapi" adlı kitabı, Spotify'da dinlediğim podcastlerinin kitaplaştırılmış hali olarak karşımıza çıkıyor. Yazar, bu kitapta kendi hayatını, terapötik süreçlerini ve içsel çatışmalarını cesurca paylaşıyor. Podcast kanalında dile getirdiği düşüncelerini derleyerek okurlarına kişisel bir yolculuğa çıkma fırsatı sunuyor.


Kitap; samimi bir dil ve doğrudan bir anlatım tarzı ile yazılmış. Deniz Dülgeroğlu, kişisel deneyimlerini, duygusal iniş çıkışlarını ve terapi sürecindeki düşüncelerini oldukça içten bir şekilde paylaşıyor. Kitabın her satırında, yazarın kendine özgü bir dürüstlükle konuştuğu hissediliyor. Bu da okuyucuyla güçlü bir bağ kurmasına olanak tanıyor. Kitabın dilinin rahat ve anlaşılır olması, terapiyi, kişisel dönüşümü ve zorluklarla başa çıkmayı evrensel bir şekilde ele almasını sağlıyor. Bir nevi kendi iç yolculuğunda olan okuyucuya cesaret vermeyi hedefliyor.


Deniz Dülgeroğlu sadece kendi yaşadığı terapi sürecini anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda okuyucuya kendi içsel yolculuklarında da rehberlik ediyor. Yazar, terapiyi yalnızca bir sorun çözme aracı olarak değil, aynı zamanda bir kişinin kendini daha derinden keşfetmesi için bir fırsat olarak sunuyor. Kendi hayatındaki derin izleri silmeye çalışan bir birey olarak, terapi sürecindeki değişimleri ve zorlukları okumak, birçok kişiye kendilerini ifade etme ve içsel iyileşme konusunda ilham verebilir.


Merdiven Altı Terapi kitabını sadece kişisel gelişim olarak düşünmek haksızlık olacaktır. Kitapta aynı zamanda toplumsal normlar ve bireysel özgürlük arasındaki denge de tartışılıyor. Yazar, toplumun bireyler üzerindeki baskılarına karşı durarak herkesin kendi yolunu bulabilmesi gerektiğini savunuyor. Toplumun belirlediği kurallar, bireyin hayatını şekillendirirken, bu kuralların dışına çıkmak bazen cesaret gerektiriyor. Deniz Dülgeroğlu, bu durumu hem kendi hayatından örneklerle hem de psikolojik bir bakış açısıyla ele alarak vurguluyor. Bu anlamda kitabı sadece bireysel bir yolculuk olarak görmek değil, toplumsal bir eleştiri olarak da değerlendirebiliriz.


Deniz Dülgeroğlu'nun hayatındaki dönüşüm, okuyucuya kendi yaşamındaki değişimleri başlatma cesareti verebilir. Kitap, yalnızca yazarın değil, tüm insanlığın iyileşme, değişim ve kendi kimliğini bulma yolculuğuna dair derin izler bırakıyor. Okuyan herkesin kendi iç yolculuğunu sorgulamasına ve belki de daha sağlıklı bir zihinle yeni bir başlangıç yapmasına yardımcı olacak bir eser diyebilirim. Kişisel gelişim ve terapi temalarını cesurca, doğrudan ve samimi bir şekilde ele alması bu kitabı benzersiz kılıyor. Deniz Dülgeroğlu'nun yaşamına dair bu içsel keşif, her okuyucuya farklı bir şekilde dokunabilir.


Sanatın entelektüel kesime tahsis edilmiş bir lüks olarak algılandığı bu ülkede, bir tiyatrocunun aç kalma ihtimali hiç de yabana atılacak gibi değildi. (sayfa: 2)
Oysa ben güçlü olduğum için değil, olduğum gibi, özelliklerimle, âcizliklerimle, eksiklerimle sevilmek istiyorum. Sadece parladığımda benimle aynı kadrajda olmak isteyen insanlara hayatımda yer yok artık. Ama zaten mesele kendin olduğunda insanların seni sevip sevmeyeceği bile belli değil aslında. Kendin olamadığında, asıl sen kendini sevemiyorsun. Ruhun ait olduğu bedenin içinde mutsuz oldukça bedenin bir hapishaneye dönüşüyor. Hangi mahkûm hapishanesini sever ki? O yüzden içinde yaşadığınız yere alışıp sevmekten, orada rahat etmekten başka çareniz yok. Bunun için de kusur diye gördüğünüz şeylerin aslında size hikâye katan, diğerlerinden ayıran ve sizi biricik yapan özellikler olduğunu anlamalısınız. Kusursuz biri olsaydım insanlara anlatacak ne hikâyem olurdu ki? (sayfa: 51)
Kim olduğumuzu ve nasıl bir hayat süreceğimizi acıyla başa çıkma biçimimiz belirliyor. (sayfa: 63)
Ben kitapçıları çok seviyorum. Hani Amerikalılar, kendilerini tamamen güvende, tehditten uzak hissettikleri yerlere "safe place", yani "güvenli alan" derler ya, benim safe place'im de kesinlikle kitapçılar. Yalnız olmak korkutucu ve depresif geldiğinde, ama toplum içine karışmak için kıyafetler kadar mecburi olan o sahte kibar gülümsemeyi yüzünüze giymeye mecaliniz de olmadığında, kitaplarla takılmak çok iyi bir seçenek. Çünkü kitaplar kilonuzla, mesleğinizle ya da ruh hâlinizle ilgilenmezler. (sayfa: 154)
....bir insanı gerçekten seviyorsanız, o insanın sizden ayrı, başka bir insan olduğunun bilincinde olursunuz. Dolayısıyla ona kendi arzularınızı dayatmaz, sizin çizdiğiniz yoldan yürümeye zorlamaz, içindeki gerçek arzuları keşfetmesi ve peşinden koşması için cesaret verirsiniz. (sayfa: 159)

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

Yeniliklerden Haberdar Olun!

Teşekkür Ederiz!

Tüm Hakları Saklıdır © 2021 | HİLAL TAŞCI. İzinsiz paylaşmayınız. 

  • Beyaz Instagram Simge
  • X
  • Beyaz LinkedIn Simge
bottom of page